Kayıtlar

nihil

“ Düşünmek insanoğlunu bugüne kadar getirmiş olan mükemmele ulaşma ışığının en parlak yandığı neferdir. Sorgulamaktan korkma! Korkma ki, her gün altında ezildiğin sisteme içi boş söylemlerinden çok bir katkın olsun. Düşlerim bir uçurumdan aşağıya yuvarlanıken senin tavrın sadece bakmak ise bakış açını değiştir. Unutma, hayatını kaybolmuş umutlarınla karanlığın içine gözünü dahi kırpmadan gömerken seni vazgeçirecek kadim dostun düşünmek ve sorgulamaktır. Üstüne yazıp çizdiğin; lanetler,küfürler yağdırdığın sistemi değiştirmek için önce kölesi olman gerekir! ” Gri, kasvetli bir sonbahar günüydü. Sisifos, çantasının açık kalan gözünden etrafa saçılan kağıtlara aldırış etmeden, uykusuzluktan kızarmış gözleriyle Yeşil Zafer caddesinde yürüyordu. Arkasından toz bulutları yükselmiyor olsa da gayet hızlı yürüdüğü söylenebilirdi. Başını yerden kaldırdığı anda Yeşil Anıt’a, Konsül mimarisinin son noktasına,geldiğini fark etti. İsteksiz olduğunu belli edecek tavırlarıyla ,Yeşil Komiserl...
13 mart.  bi gün bunları okursan bil ki ya öldüm ya da bu kararı vermek üzereyim. yazmak istediklerimi nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. sanırım teşekkür ederek başlamam gerek her şeyden önce. bana sevilebileceğimi öğrettiğin için. ayrılalı aylar geçti. günler geçmeye devam ediyor. bense beni aldığın yerde sayıklıyorum. her şeyi bitirmek istiyorum aslında içten içe. sakın bunun için suçlu hissetme. sen yapabileceğinin en iyisini yaptın, belki de fazlasını yaptın benim için. her gün yataktan pişman uyanarak daha fazla ne öğrenebileceğimi bilmiyorum. bazen seninle ilgili olmasa da düşüyorum. kötü hissetmeye başlıyorum. ama 1 buçuk sene boyunca her zaman gittiğim insanı yerinde bulamıyorum. keşke beni bıraksaydın, keşke terk etseydin keşke daha fazla dayanmasaydın yaptıklarıma. o zaman bu pişmanlıkla yaşıyor olmazdım. gerçekten her şeyi bitirmek istiyorum. olmuyordu sen de biliyorsun. olmamaya devam ediyor. dünya sanki benim için değil. ne yaptıysam ne gördüysem boşa. belki de sana son...
ademden sıkılan ademe sarılır kuralı alemin kaçış yok çehrelerden bir ben yoktur bende benden içeri  aldınız habersiz elimden  tutunacak bir dal yok benden gayri

ben yüksek şeyler düşlerim

ben yüksek şeyler düşlerim elit ve asil ben yüksek şeyler düşlerim üstün ve yukarıda ben çok düşünür, fazla derine inerim ben çok okur, fazla kitap alırım ben çok yazar, şairlik yaparım ne de olsa ben yüksek şeyler düşlerim her fikrimi itinayla yazar, insan müsvetlilerinden okumalarını beklerim düşene de bir tekme vurur, göklere çıkar inerim her satır arasını okur, büyük sırları deşifre ederim nacizane görüşüme saygı ve itaat bekler, onayınızı istirham ederim mürekkep yalamaktan kararmış dilim, takipteyim okumaktan bozulmuş gözüm, peşindeyim fulardan kızarmış boynum, ensendeyim şaraptan dönüyor başım, cebindeyim aç telefonunu bir bak neler demiş, yine ne yüksek kelamlar etmişim ah karagözüm tabii favori kitaplarımı, çalma listemi veririm yazar mı dedin? ben bir numaraya sait faik derim kitabı mı dedin? abasıyanığı okumadan geçme güzelim  gerçek her şeyden yukarıda tutulsun, zavallı egolardan bile güzel demiş miyim?  meltemli bir bahar akşamı elimde kalemim birden yazıverdim ah...

inayet iki ucu keskin bıçak

en-el hak demedikçe dil hakkı anmaz soldu nice mansurlar adları anılmaz

kamer

derdi olan anlatmak ister bilmeden başkası ne kadar mükedder aktar-ı alemde bir ben varım sanar şu çeşmidili kapalı beşer enaniyet kaplarken bu diyarı vakt-i seher şems ile beraber  aydınlanır gök envar içinde, görür zanneder şu na-güşade gözler bilinmez hazi gönüller ezelden beri nurbahş, altında kamer 
gelmezken fani ruhlar ruhsara samimi arardık ezelden beri adem içinde samimi  yanlış bir kavganın davacısı olduysak gayri ihtiyari  bağdat'tan umarız soğuk bir su sürahi