13 mart.
bi gün bunları okursan bil ki ya öldüm ya da bu kararı vermek üzereyim. yazmak istediklerimi nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. sanırım teşekkür ederek başlamam gerek her şeyden önce. bana sevilebileceğimi öğrettiğin için. ayrılalı aylar geçti. günler geçmeye devam ediyor. bense beni aldığın yerde sayıklıyorum. her şeyi bitirmek istiyorum aslında içten içe. sakın bunun için suçlu hissetme. sen yapabileceğinin en iyisini yaptın, belki de fazlasını yaptın benim için. her gün yataktan pişman uyanarak daha fazla ne öğrenebileceğimi bilmiyorum. bazen seninle ilgili olmasa da düşüyorum. kötü hissetmeye başlıyorum. ama 1 buçuk sene boyunca her zaman gittiğim insanı yerinde bulamıyorum. keşke beni bıraksaydın, keşke terk etseydin keşke daha fazla dayanmasaydın yaptıklarıma. o zaman bu pişmanlıkla yaşıyor olmazdım. gerçekten her şeyi bitirmek istiyorum. olmuyordu sen de biliyorsun. olmamaya devam ediyor. dünya sanki benim için değil. ne yaptıysam ne gördüysem boşa. belki de sana son bi kez daha teşekkür etmek için bir fırsat benim için fazlası değil. dünya için öyle bir fırsat olduğunu biliyorum. annem ve ablam dışında kimse aramayacak beni. bunu çok önceden anladım aslında. varlığımın dünya için değiştirdiği bir şey yok. bu gerçekle yüzleşmek çok zor olmadı. ama hayallerim vardı, hayallerimiz vardı. senden beni affetmeni istemiyorum. sadece beni iyi hatırla olur mu? fotoğraflarımızı silme. ben silmedim. aydın arat'ta konuştuğumuz günden sonra çok silmek istedim. ama yapamadım işte, telefonumu değiştirdim. bana yaptığın her kötülüğü biriktirdim içime o gün. hepsini. ama olmuyor. nefret etmek istedim senden o da olmadı. yüzünü görmek istemedim. zamanın geçmesini istedim. başka insanlarda umut aradım, bulamadım. sana hissettiğim gibi hissedemedim. kimseye sana sarıldığım gibi sarılamadım. o sıcaklığı son bir kez hatırlamanı istiyorum. kollarım gövdeni sarmış, yüzüm göğsünde. ben bize ihanet ettim. her şeyi berbat ettim. ama artık berbat edeceğim bir şey yok. elimde bir şey kalmadı. senden nefret etmek istedim dedim ya. etmiyorum. seni hala çok seviyorum. kendimi çok sorguladım biliyor musun? aslında bunun benim için bir kompleks olduğunu düşündüm. ama kime gittiysem olmadı. hiçbirinin beni gerçekten sevdiğini hissedemedim. yine her gece blonde dinlerken buldum kendimi. artık anlamı da kalmadı. beni üzdüğünde gizlice dinlerdim. aslında beni üzerdin bazen. gerçekten üzerdin ama ben bunu seni çok sevdiğim için olduğunu anlardım. neyse ki artık daha fazla üzmeyeceksin. sakın bu notu ve gidişimi sana veya diğerlerine bir tepki olarak anlama olur mu? başka kimseye bir not bırakmadım bırakmayacağım zaten. bu benim sana içten bir teşekkürüm. bu dünyaya bir kez geldiğimizi biliyorum. şu an yanımda olsan beni vazgeçirmek için her şeyi yapacağını da. ama vazgeçmeyeceğim pelin. artık beni vazgeçirecek bir şey yok. her gün yanımda olmasını dilediğim birisi yok. her gün beraber uyanmayı isteyeceğim birisi yok. eskiden vardı. bana 20 senelik hayatımın en güzel günlerini yaşattın. bunu sana daha önce hiç söylemediğim için çok pişmanım. yanımdayken gidince ne olacağını bilemedim ben. hep sensiz de güçlüyüm sandım. ama çok yoruldum. sakın kızma bana tamam mı? hayatına her zaman olduğu gibi devam et.
sende değiştirmek istediğim hiçbir şeyi değiştirme bunu samimiyetimle söylüyorum. değişmesi gereken bendim bunu çok sonra anladım.
artık beni sevmediğini bilerek yaşayamam. bu geçirdiğim aylar bana bunu gösterdi. ne zaman tutsam elinden hayatın bir şekilde beni bıraktı. ben de onu bırakıyorum artık. ama seni bıraktığım gibi olmayacak. bir daha göremeyeceğim. keşke bir kez daha görseydim seni. ellerini tutsaydım, baksaydım gözlerine. engelleyemezdin ama bunu bil. beni hayatına alırken de bunu biliyordun. ben bir gün bunu yapacaktım, ya sen varken ya da sen yokken.
benim için bir kez daha genç werther'in acılarını da oku.
daha fazla bir şey istemeyeceğim senden. seninle son konuşma fırsatımı değerlendirmek istedim sadece. artık kendime kızmanın bir anlamı yok. sadece seni düşünüyorum. sadece seni. belki de gideceğim yerde sürekli anılarımızı yeniden yaşayabilirim. bu not sana yazdığım şiir kadar edebi olmadı. farkındayım daha iyisini yapabilirdim. ama artık büyüteceğim bi filiz yok, mai düşler de görmüyorum.
18 mart.
planlarımı erteledim, sonumu getirme gücünü bile kendimde bulamadım. belki de ömrümün sonuna kadar bu çukurda yaşayacak ve erteleyeceğim. kendimi görmek istediğim yerde olmadığım sürece bu böyle devam edecek. kimseye anlatmıyorum bunları. senden başka kimsenin anlayacağını düşünmüyorum. ama artık konuşmadığımız için sanki karşıma alıp anlatıyormuşum gibi sana anlatıyorum. yoruldum biraz. cidden yoruldum. neden herkes gibi bu hayatı yaşayamıyorum diye sorguluyorum. sen nasıl yaşıyorsun ki? günlerin nasıl geçiyor? mutlu musun değil misin bazen çok merak ediyorum. ben burada düşüncelerimi ortaya saçarken bencillik ediyormuşum gibi hissediyorum. belki de bi sözün beni hayata bağlar diye düşünüyorum. ama çok saçma biliyor musun? seninleyken hayatı bu kadar severek yaşamış olmam çok saçma. ben mutlu olma kapasitesini kendinde bulabilen biri değilim. nasıl oldu da böyle oldu ki? beni yine düştüğüm o çukurdan çekip aldın, düşmeme de izin vermedin. hayatım diğer insanları deneyerek geçip gidiyor. kimsede hislerim kesin değil, kimsede güvende değil, kimsede anlaşılır değil. niye böyle yaptım diye düşünmeden duramıyorum. keşke terk etseydin beni. dayanmasaydın sana yaptıklarıma. o sözleri verdirmeseydin bana. devam edemiyorum çünkü. keşke hep 9.sınıfta kalsaydık. evet keşke 10.sınıfta kalsaydık. hiç sevmeseydin beni. hiç her şeyi bırakıp kaçmayı düşünmeseydik. hiç evlenmeyi hayal etmeseydik. böyle düşünerek bi teselli buluyorum. belki de olmasaydın böyle olmazdı. her şey daha erken biterdi benim için. kendimden nefret ediyorum, sen de benden ediyorsun sanırım. aslında etmiyorsun keşke etsen. bana karşı bi hissin dahi yok. dürüst olmak gerekirse hak etmediğimi düşünmüyorum. sana inanmadım, tolerans göstermedim, destek vermedim.
bu noktada hak ettim.
bir son olmadığını ikimiz de biliyoruz. benim sonum bir son değil.
20 mart.
günlerin hepsi aynı geçiyor. herhangi bir farklılık da istemiyorum aslında bu ağırlıkla yaşamamak istemek dışında. yiyemez içemez oldum. hayatımdaki insanlara kötü davranıyorum, kullanıyorum onları. vicdan azabı çekiyorum. ama bir şey de hissedemiyorum. burada hislerimi daha rahat açıyorum aynı sana olduğu gibi. ne kadar da naifti her şey değil mi. ne kadar da çıplaktık. hiçbir duvarımız yoktu, hiçbir önlemimiz yoktu. içim el vermiyor daha fazla bundan bahsetmeye.
25 mart.
küçük şeyler insanları mutlu ediyor. çocukken beni de ediyordu aslında. babam hasta olduğu için biliyorsun onları göremedim bi sene. ankara'dan geldiklerinde bana uzaktan kumandalı kamyon almışlardı. onu gördüğümdeki mutluluğumu görmeni isterdim. keşke o zaman da tanışsaydık, çocukluğumuz da beraber geçseydi. ama annemlerin gelmesinden çok o kamyona sevinmiştim sanki. ne kadar bencilce. mutluluk böyle bir şey ama. neden nasıl geldiğini bilmiyorsun hissediyorsun işte. sanırım öyle. benim içinse sadece kısa süreli. bilinmeyeni aramak gerçekten uzun süreli bi mutluluk aramak gibi. ağlamak da kısa süreli bir mutluluk bence. neden bu kadar çok ağladık beraberken. neden ağlamadan geceler geçirmedik beraber. neden kafamı göğsüne koyduğum zaman ağladım ki. ağlamanın değerini bilmiyordum o zaman. neden gözyaşlarımı sildin. döktüğüm her damla değerliydi ama. seninkiler de. kıyamazdım ki onlara bunu gerçekten söylüyorum kıyamazdım. şimdi hiçbir şey.
gerçekten bi özür dileyemedim senden. dilemek de istemiyorum aslına bakarsan. senin beni değil benim kendimi affetmem lazım. hem beni affetmeni istemiyorum artık. neler olacağının farkındayım. kendimde o yüzü de bulmuyorum hem. affetsen ne olur ki bunca şeyi yapmışken ben. sen kendisine saygısı olan bir insansın. buna çok imreniyordum hala da imreniyorum. ben ise mutlu olmak için her şeyi yapacak bir aptalım. ama seni hala sevmem bir aptallık değil. bu belki de en çok emin olduğum şey. artık daha çok eminim. sevgimin bitmesine gerek bile kalmadı.
30 mart.
eskişehir'i hiç sevmiyorum artık. seni görmek umuduyla önünden geçtiğim kütüphaneyi, sürekli arandığım otogar tramvayını sevmiyorum. bu şehir benim için bir mezar. umutlarımın, hayatımın, hayallerimin belki de bedenimin gömüleceği bir mezar. bir mezarım olsun da istemiyorum. kimse gelip başında oturmasın, oturmamalı. eğer beni hatırlamak istersen sadece düşünmen yeterli. herkes için de böyle.
gerçekten bunu sana göndermekten emin değilim. bir yanım bunu hiçbir zaman hatırlama, öğrenme hayatına olduğun gibi devam et istiyor. öteki yanım ise minnettarlığını belli et diyor. sanırım hiçbir zaman öğrenmeyeceksin. ben gittikten sonra da bu senin için ne kadar önemli olur bilmiyorum. istediğin tüm eşyalarımı alabilirsin. kalemlerimi al istiyorum en çok. onlarla yaz çiz. eğer bu yazıyı atmayacak olursam eşyalarımı alman için ayrıca not da yazacağım. keşke aynı boyutta olsak da kıyafetlerimi de giysen. en çok sana yakışıyorlardı.
bana hayatına en mutlu şekilde devam edeceğine söz ver. hiçbir şeyde yıkılmayacağına, sonuna kadar gideceğine ve istediklerini alasıya kadar çalışacağına söz ver. benim gibi bir korkak olamazsın. sana böyle göstermedim, seni böyle etkilemedim. her zaman hayatında bir yere gel istedim hala da öyle istiyorum. ben yaşayamadıysam bu hayatı sen yaşa. ben devam edecek kadar güçlü ve inançlı değildim, hala da değilim. ama sen öylesin. dünyanın sana getirdiği getireceği güzellikleri yaşamayı, her gün uyandığında yaşama tutunabilmeyi hak ediyorsun. gittiğim yerde bu yaptığımdan çok pişman olacağımı biliyorum. bir gün daha yaşamak için neler vermezdim diye düşüneceğimi de eğer düşünebiliyorsam. ama ben buyum. pişmanlık içinde geçen bir yaşamım var, sonrası da öyle geçebilir.
kısacası beceremedim. geldiğimden beridir beceremedim. 6. sınıfta düşünmeye başlamıştım ilk bunları. sorularıma cevaplar alamadım. 2 ay sonra 20 yaşına geleceğim hala da alamadım. galiba hep yanlış yerlerde aradım.
belki de hala yanlış yerlerde arıyorum. eğer o gün bugünse hoşça kal, seni her şeyden çok seviyorum.
1 nisan.
yine yapamadım. yine korkaklık ettim.
24 temmuz.
yine gece icime kasvetle coktu. mutluydum ben pelin. cidden mutluydum. ama bu his pesimi hicbir zaman birakmadi. bu bosvermislik bu ozensizlik beni hicbir zaman terk etmedi. isin garibi bu yazilari artik hicbir zaman okuyamayacak olman. ben en basindan beri kendime yaziyormusum.
kararimdan vazgectigim tam anlamiyla soylenemez. hala icimde bi yerde derin bi hancer yarasi var. ben kasidikca kasiniyor, merhem surdukce iyilesiyor. en kotusu da ne zaman yere dussem, ne zaman yorulsam once yaram aciyor. insanin pismanlik ve vicdan azabi yuzunden yapabilecegi seylerin haddi hesabi yok. bir gece saat 4.36’da aylardir yazmadigi yere yazmasi gibi. dikkatimi guzel dagittim produktorluk isleriyle. bir yere geliyorum gibi artik. sanki gelince mutlu olacakmisim gibi. sen daha iyi biliyorsun iste beni benden. bu satirlari okusan gulerdin. mutlu oldugunu bildigim surece iki yabanci olmamiz benim icin onemli degil. gecmise baktigimda bir cok seyi feda ederek yasadim. bunu da feda edebilirim ki senin mutlu olman sartiyla. sana kotu geldigimi biliyorum.
en kotu olansa seni unutmaya basliyorum pelin. yuzunu, sesini, davranislarini, sicakligini. her seyini unutmaya basliyorum ve bu gercek kendimden nefret etmeme yetiyor. anini dogru duzgun yasatamiyorum bile. ne kadar garip degil mi? yine bi sey hissedemiyorum icim buz kesmis gibi. yeniden kahkahani duymak cok isterdim aslinda. yeniden gozlerinin icinin guldugunu gormek. ama olmaz pelin, olmaz.
umutsuzlukla yasamayi ogrenmeye calisiyorum her seyi bitirmek yerine. yerine baska aliskanliklar koymak. vucudumun dayanabilir ama zihnim dayanamaz. kendine dikkat et olur mu? eger bunlari okursan da yeniden berabersek bana siki siki saril, degilsek de kendin icin bir dilek tut, burda olmam ben.
bu yazdiklarimi, siirlerimi kimse okumasin senin disinda olur mu? sen belki de son ricam olur bu.
25 temmuz.
üst üste yazdığım ikinci gece oldu bu. aslında ilk başladığımdan farklı bi amaca büründü sanki şu sıralar. gerçekten iki ay önce ne düşündüğümü görmek iyi geliyor bana. değiştim biliyor musun? cidden değiştim. bunu kendim iliklerime kadar hissedebiliyorum. insanlara, ilişkilere, olaylara, kedilere bile farklı bakıyorum artık. tabii jülideyi kaybettiğimden beri kedilere farklı bakıyorum. her yeni günle bu yazdıklarım genç werther'in acılarına dönüşüyor. kimin içinde böyle bi şevk olabilir ki sürekli düşündüklerini başka birinin ağzından yazsın ki bir kitaba dönüşsün. ne bende başkalarının yazdıklarımı okumasına karşı ne de kendimi anlatmaya karşı bir şevk var.
belki de benim tek amacım kendimi kendime anlatmaya çalışmak.
sanırım bizim kitabımız sondan başlıyor. yaşamdan sonra bitmek değil de bittikten sonra yaşamak.
5 agustos.
baskalarinin yaninda seni ariyorum ve bunu tam olarak o an yaziyorum. hicbir sey eskisi gibi degil artik hayatimda. insanlara onlari sevdigimi soyluyorum ama bu sen gibi davranmadiklari ana kadar suruyor. bazen o kadar cok ozluyorum ki baska ciftlerden ayrilan yanlarimizi kendimi jenerik bi hapishanede tutuluyor hissediyorum. kimseyi cekmek istemiyorum artik. seni nasil cektigimi de merak ediyorum. zoruma gitmiyordu ki. seviyordum seni ne de olsa. bu yetenegimi de seninle kaybettim. yine dibe batiyorum.
30 eylül.
niye merak ettin ki beni? niye batuhan'a sordurdun ki. cidden anlamiyorum pelin. ben ne zaman artık oluyor yapıyorum desem bir yerden çıkıyorsun. ben ne zaman artık o banka oturmayacağım desem bir şekilde oturuyorum. sen ne yapıyorsun bana? niye bunu yapıyorsun bana? benim artık gücüm yok. benim artık seninle alakalı hiçbir şeye gücüm yok pelin. ismini duyduğumda sıkışan kalbimi, gördüğüm zaman kulaklarımdaki çınlamayı kaldırmaya gücüm yok. lütfen sen de boşalt içini. biz birbirimize yapabileceğimiz her şeyi yaptık. birbirimize kendi ellerimizle kıydık sevgilim.
hala senin için en iyisini istediğimi bilmeni de isterim. kırıkkale'ye gideceğini ben öğrenmek istedim, idil'den enes'e sordurttum. belki de batuhan'a misilleme yapmak için sordurdun, önemli değil. arkadaşına biraz çıkıştım sadece. sana yazmak yerine, artık beni rahat bırak diye ağlamak yerine buraya yazıyorum.
beni rahat bırak pelin. neler olacağını biliyorum ben. zaafım var sana karşı bunu sen de biliyorsun. o kadar iyi biliyorsun ki. bir kere beni kaybetme korkusu yaşamadın bu yüzden. ama ben her gün seni kaybetmenin korkusuyla öldüm, dirildim, omzunda ağladım.
eğer bana geleceksen de her şey değerini yitirmeden gel sevgilim.
içim hala sana sıcakken, hala yatağa yatınca ilk seni düşünüyorken gel.
hala ben eve yalnız yürürken el ele tutuştuğumuzu hayal ediyorken gel.
hala kokunu dışarda duyunca dolan gözlerimi saklamaya çalışırken gel.
ama gelmeyeceğini biliyorum.
ölümü kabullenmekten daha zor oldu benim için bu gerçeği kabullenmek. ama sonunda başardım pelin. umut etmeye devam etmek benim için ölüm olur o yüzden ediyorum. ama bir gerçeği bilmek, görmek tüm kapıları kapatmak değildir.
her şeyden önce umarım mutlusundur.
seni hala çok seviyorum.
28 ekim.
kayboluyorum sevgilim. yazdiklarimin yazacaklarimin icinde kayboluyorum. artik hislerimi ve dusuncelerimi tanimayamayacak kadar uzaklastim kendimden. elimde kalan acin ve gulen gozlerin.
ben inancimi kaybettim.
buraya yazinca rahatlayacagima olan inancimi da.
birakayim bari hatiran gecelerimde kaybolsun.
harflere sigmasin, dizelere dolmasin.
ben iyiyim, eger ediyorsan da beni merak etme.
24 ocak.
beni merak ettiğini düşünerek ne de optimist yaklaşmışım her şeye. olan bitenin şimdi farkındayım aslında. ben yaptığımın acısını çekiyorum. sanırım bir senedir çekiyorum. bunları da hiçbir zaman okumayacaksın ne de olsa. ya kitap olarak yayınlarım ya da cidden yazmaya başladığım amacıyla okursun. öyle de okuyacağını düşünmüyorum çünkü hayatını mahvetmek istemiyorum veya bir şeyden pişmanlık duymanı. ben olduğum şekilde mutlu değilim, bari bunu sonlandırırken başkalarını da mutsuz etmeyeyim. artık ne her şeyi bitireceğime ne de hiçbir şey olmamış gibi devam edebileceğime inancım var. bu bedenin içinde yaşayan bir ölüyüm aslında. ironik. ne devam etmeye ne de bitirmeye enerjisi olan bir ölü.
ben böyle biri değildim. ne kadar belli etmesen de senin gözünde de öyle biri olmadığımı biliyorum. belki sakladığın gözlerinin ardında hayranlıkla bakıyordun hayattan umduklarıma, geleceğime, başaracağım şeylere. özür dilerim senin düşündüğün insan olamadığım için.
zamanımız elimizden akıyor ve bizden başka birisi bunu tutamaz. benim saatim ise bir meçhul.
hislerim de yazacak kadar dolu değil artık. ruhsuzlaştığımın bir göstergesi bu.
eskiden üzülecek de olsam sevinecek de olsam dolu dolu yaşardım duygularımı. sana da öyle yansıtırdım. zaten sonuna kadar yaşadık her şeyi.
ama artık o tutku ve coşku yok içimde. hiçbir şeye karşı yok. ne yeni bir insana ne de dünyanın güzelliklerine.
belki kurtulurum bu hislerden ve yepyeni bir yaşama başlarım. içinde de sen olmazsın.
ben her zaman ol isterim ama sen olmayacaksın zaten.
kabul ediyor insan bir sene sonra.
bu satırları yazmak dahi ağır gelse de.
hep bu dünyada sesimi duyurmam gerek gibi hissettim. yazarak, müzik yaparak, konuşarak. nasıl olduğu fark etmezdi. kimsenin duymak istemediğini görmek ise son damla.
25 eylül
bu gece buraya tekrar yazacak kadar sarhoşum. alkol damarlarımda hiç olmadığı kadar hızlı geziniyor. içtiğim sigaranın dumanı bir başka karartıyor geceyi. yalnızım. kucağımda sabit tutamak için savaş verdiğim bilgisayar, kulağımda ivy ve ne düşüneceğiz diye bekleyip yazmayı dert edinen parmaklarım. gitar akorlarını ve arkadaki vokalleri dinliyorum. içinde olmadığımı bildiğim bir nostaljiyi anımsatıyorlar bana sanki bi müzik kutusundan geliyormuşçasına. bir daha o çocuklar olamayacağımızı. bir daha bisikletlerimize atlayıp yarınlar yokmuşçasına süremeyeceğimizi, bir daha eskişehir'in sokaklarında gecelere kadar gezemeyeceğimizi..
büyüdük ve biz de o yetişkinliklerden olduk. ben yüzüme bir adam maskesi geçirdim. oyunun da içindeydim aslında. repliklerim hazır, mimiklerim çalışılmıştı. ama hesabı bozan bir şey vardı.
içinde senin olduğun hangi hesap bozulmadı ki zaten?
benim kafamın içinden, o yankı yankı sesini duyduğum kafatasımın en arkasındaki yerden, ne zaman çıktın sen?
cevabını vereyim: hiçbir zaman çıkmadın.
öyle bir yerdeyim ki uçurumdayım demiştim sana. bir adım daha atsam acısından kaçamadığım gerçekliğimin üzerine düşeceğim. bir adım geri atsam sana teslim olacağım.
ben teslim oldum artık. kokunu hatırlayınca sızlayan nefesime teslim oldum. senin yürürken parmak uçlarının yandığı sokaklarda ben kül oldum.
düşünmekten hiçbir şey yapamıyorum. sadece düşünüyor ve düşünüyorum. kendimi sorguluyorum. iki cümleyi bir araya getirmekten acizim. hislerim ve düşündüklerimi sanki yatağımın üstüne yığmış, bir bavula sığdırmaya çalışıyor gibiyim- eğer böyle daha iyi anlayacaksan..
bu öyle bir his ki birileri içimden hiç tadamadığım mutluluğu söküp götürüyor bana hiç sormadan. sanki bir parçamı veriyorum onlara.
ben sensiz napacağımı bilmiyorum sevgilim. yeni yeni icatlar bulmaya çalışıyorum kendime. hazırlanmaya çalışıyorum sanki gidişine. o günden beri bitmiyor bu hazırlık. bildiğim tek şey ise ne kadar kendimi alıştırmaya çalışsam da yine can evimden vurulacağım. yine içine düştüğüm sularda boğulacağım. yine dibe çekiliyorum.
teslim olmanın mutluluğunu yaşamaya çalışıyorum. sonuma hazır olmaya çalışıyorum. seni düşlüyorum ranzamın tavanına bakarak. sanki kapana kısıldım burada. bu gece bir rüya görüp hiç uyanmamak istiyorum, uykularımdan düşerek uyanacağımı bilerek.
beynim sessiz, duygularım barajdan boşalan sular gibi kabarık. umarsızcasına dolup boşalan göğüs kafesimi dinliyorum. başka bir hışırtı dahi yok odamda.
galiba dediğin gibi yaptıklarımın sonucuyla yaşamayı öğreniyorum bir başıma.
keşke yanımda uzanıyor olsan, üzerime gelsen ve gözlerine baksam. yine ağlasak da her şey bitse, bu girdap bir son bulsa. başım çok fazla dönüyor.
sarhoş olup seni düşlemeyi çok özlediğimi fark ettim. iyi geceler, seni her şeyden çok 10 üzeri 33 seviyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder