böyle buyurdu mürid

hazırlık

çarkların birbiri ardına sıralandığı, göz ucu bakmaktan korkulan makineler içinde dönüşüm başladığı vakit sisifos'un çevresindekiler olarak korkmaya alışmalıyız. gayet sakin bir görüntü sergilese de zihninin delhizlerinde kanatlanmayı bekleyen bir kelebek gibi kendini keşfediyor. son günlerde yeme içmeden de kesildi. rutinlerden nefret ediyor, başına buyruk hareket ediyor ayrıca söylenenler iki kez tekrar edilmeden de anlamıyor. onu gözlemlerken kuşku duyduğum daha doğrusu çıkarım yapamadığım yer ise rutinsizliği rutin hale getirmekten pek de uzak kalmayarak kendine anı yaşamak ve geleceği düşünmek ile ilgili çıkarttığı garip tablo. sanki bir anı 100 defa yaşasa da yine itiraz etmeyecek bir hali var. rutinin ayrılmaz parçası huzursuzluk hali ne yazık ki sosyal çevresine de sıçramış durumda. arada bir gelen ziyaretçileri gelmez, yıllardır görüştüğü dostları kapısını çalmaz oldu. aslında çözümlemekten geri kaldığım noktalardan birisi de bu. insanlara karşı tutumunun dalgalı hali. onları kaçırmaktan korkacak kadar naif, tartışmanın ortasında kırıcı sözler sarf edecek kadar küstah. bu belirsizlik ve huzursuzluk hali çevresinin dağılışını açıklamakta bize zorluk çıkarmıyor olsa gerek. dönüşüm başladığından beri bu haline kendi dahil tek söz etmedi. eminim ki kafasında o da gerekli hesaplamalarını yapıyor, sebeplerini analiz ediyordur.

I

hazırlığını bitireli iki gün oldu. ruh ve duygu halinde belirli değişimler göze çarpar hale gelmeye başladı. içine kapanık halini biraz da olsa kenara atmış gibi. fakat çıkarım yapmak için erken olduğunu düşünmek pek de yanlış olmaz. duyguları ve acıları kucaklamak istediğini geçen gün aramızda geçen konuşmada iletiyor bana. not aldığım demeçlerini eklemek isterim:

ben insanlığa gönderilmiş bir elçi olamayacak kadar kirlendim. evet utanmadan belirtirim ve altını çizerim ki kirlendim. insanların benden beklemeyeceği şeyler yaptım. beni izlemenden de öte benliğime yapışmış bu kiri sana göstermekten utanmıyorum. yapacağım tek bir şey var ki yataktan uyandığım vakit baş ucumda tetiği çekili silah gibi bekleyen. bu kiri kabulleneceğim. tüm duyguları kucaklayacağım. tüm acıları ben çekeceğim. gururum bir kenara atacağım bir daha yüzüne bakmamak üzere. inan bana aziz dostum ganj nehrinde veya kutsal suda yıkanmak istemiyorum. bu kiri çıkarmak istemiyorum. ben bu duyguları ve acıyı kabullenmek istiyorum. çölde susuz kalmak, tepelerin ardını görmek istiyorum. bu uğruna intiharı seçeceğim bir hayat değil dostum. önüme çizilen yolun ışığını söndürecek kişi ben değilim. içimdeki ödev aşkını her ana yansıtacak ve göğüs gereceğim.

II

ilk evrede gösterdiği değişimden sonra etkilendiğimi söylemem gerekir. adanmışlık ve azim her geçen gün kendini tekrar eden dürtüleri haline geldi. adımlarını arkasına bakmadan atıyor. kararlarının uygunluğuna bakmak için kullandığı evrensel etik süzgecini bir kenara atmış gibi. bu yüzden de yabancılaşıyor. her geçen gün yüzünü görmesem o olduğuna inanamayacağım bir halde sohbet ediyor benimle ikinci evreye geçtiğimizden beri. sorguluyor olsa gerek. tutkulu demeçler veriyor geçen geceki ziyaretimde:

içimdeki ateş bana dayatılanları da yutmak istiyor. daha da büyümek, tüm ormanı yakmak istiyor. bunun bir sınırı olmalı aziz dostum. benim de bir sınırım olmalı. yargılarınızı ve yozlaşmış geleneklerinizi ateşime saman yapmayacağım. ben onları direk yok sayacağım. var olmak için yok sayacağım. varım diyebilmek için kalıplara girmeyeceğim. ödev ve erdemlerinize kutlu bir hayır diyeceğim. tanrılarınıza ve hedonist toplum yapınıza da hayır diyeceğim. sınırlardan bahsediyorduk. sınırlarımın aşılmaz surları tam da burada başlamaktadır. üstlerinde zalimin elleri damgalı bayraklarınıza bakarak ne bir marş söyleyeceğim ne de bir selam duracağım.

  • ikinci evrenin sonlarına doğru yaklaşırken yabancılaşmanın da sınırındayız. sınırlardan bahsediyordu. artık kendi sınırlarına ulaşmış olacak ki bahsetmiyor. sadece kılıcının çöl güneşinde parlayışını izlemek istiyor. yıkanmak istemediğini belirtmesinden sonra çölde zaferler kazanmak... hakkını vermeli. 



III

üçüncü evrenin başında ruhundaki çatlakları görür gibiyim. dönüşümlerde hasar alan çatlaklar bunlar. bahsettiğim yabancılaşma halinden sonra uzun bir süre benimle de konuşmak istemediğini de eklemem gerek. en çok hasar aldığı dönüşüm olsa gerek. dış etkenlerin ona ne yapacağından değil kendinin ne tepki vereceğini kestirememesinden dolayı olduğunu düşünüyorum benimle olan konuşmalarını kesmek istemesinin.

unutmak istiyor. ama bu bizim yaptığımız gibi kapsamsız bir unutma, kötü anılardan kurtulma işleminden çok uzak daha çok bir yeniden doğuş gibi. çektiği acıları ve kendini yeniden görme isteği.

aynı bir çocuk gibi. yeniden bir başlangıç bu. her şeye duyulan merak, bastırılamaz bir bilgi açlığı, cevapsız soruları... sisifos bir çocuk olmak istiyor. bir çocuk gibi yaşadığı dünyayla oynayıp onu keşfetmek. istenen bir yaratıcılık hali getiriyor bu da. sahip olduğumuzun aksine sonsuz bir yaratıcılık.
ucu bucağı olmayan çölleri ikiye katlayıp, nehirleri kağıttan gemilerle dolduracak bir yaratıcılık.

uzun zaman sonra kendi konuşmak istediğini söylüyor. yanına gidiyor ve not alıyorum:

çölde kaybolmadım. ben asla kaybolmayacağım. kendi yarattığım sokaklarda kaybolmam. kendim suya koyduğum gemilerle kaybolmam. dönüşüm tamamlandı mı bilmiyorum senin aksine merak da etmiyorum bay yeşil. gördüklerim bir rüya olsa gerek diye düşünmekten kendimi alamıyorum. akışın kendisi olmaktan da kendimi alamıyorum. kontrol etmiyor ve edilmiyorum. en temele edilmiyor ve edinilmiyorum. kendi istemimin içinde surlarımı indirmek pek de zoruma gitmiyor. senin zoruna gitmiş olabilir. sınırlar ise akışa koyulan engellerin ta kendisinden başka bir şey değil. oysa ben akışın ta kendisiyim. 

kayayı taşımak eskisi gibi zor gelmiyor olsa gerek sisifos için.









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

nihil