örgüt/plan


ahlaki kaygıları önemli ölçüde rafa kaldırdığını bilinen iki olgudan bahseder bauman: kalabalık ve örgüt
örgüt ne oluyor da ahlaki kaygıları askıya alıyor? örgüt ve rasyonel eylemin altını açtığımız vakit ahlaki kaygıların yıkımına dair bir fikrimiz olabilir.

joker bir plandan bahsediyor. plan ise bir bakıma eylemin rasyonel ve hesaplanmış olduğunu ima etmekte. peki nedir rasyonel eylem?

rasyonel eylem amacın açıkça dile getirildiği ve faillerin düşünceleriyle çabalarını bu amaca ulaşmak için etkili olabilecek araçları seçme işinde yoğunlaştırmasıdır.
örgüt dediğimiz olgu ise rasyonel eylemin gereklerine en üst düzeydeki uyarlanmasıdır aslında. örgüt amaçları rasyonel bir biçimde, yani aynı zamanda en yüksek verim ve en düşük maliyetle gözetmenin en uygun yöntemidir.

örgütün etkili olması için weber kendince bazı ilkeler saymıştır:
ilk olarak örgüt içindeki insanlar sadece resmi görevleri çerçevesinde eylemde bulunmalıdır. 
(öyle ki, sosyal kimliğin öteki yönlerinin –örneğin: aile bağlantıları, iş hayatındaki çıkarları- ne yaptıklarına, nasıl yaptıklarına ve başkalarının eylemlerini nasıl gördüklerine müdahale etmesine izin verilmez.)

görevliler adeta bütün kişisel kaygılarını ve dışarıdaki taahhütlerini vestiyerde bırakmalı ve sırtlarına sadece resmi görevlerini geçirmiş olarak makam odalarına girmelidir. örgüt bir bütün olarak yalnızca iki kapısı olan kalın ve geçit vermez duvarlarla çepeçevre kuşatılmalıdır.

ikincisi görevin hiçbir parçası gözden kaçmaması amacıyla tamamının her unsurundan sorumlu olunmalıdır ve görevin her parçası için kimin sorumlu olduğu açık olmalıdır ki, yetki alanları çakışması vesilesiyle çelişkili kararlardan doğabilecek karışıklık tehlikesine düşülmesin. 

görüldüğü üzere weber örgütteki insan davranışlarını ideal rasyonellik koşullarına uydurma gayreti içinde.
bauman ise belirtiyor: böyle bir çaba her şeyden önce ahlaki kaygıları (yani ötekilerle ötekiler için, çıkar gözetmeden ilgilenmek, kendini korumanın şartlarıyla çatışma içinde olsa bile, bu tavrı sürdürmek) bir kenara bırakmayı gerektirir. örgütün her üyesinin görevi basit bir seçime indirgenir: emre itaat etmek ya da etmemek.

bu görev aynı zamanda bir bütün olarak örgütün gözettiği bütünsel amacın küçük bir parçasına indirgenir, öyle ki fail eyleminin bütün sonuçlarını görmek zorunda değildir. insanlar, görmedikleri uğursuz sonuçları olan ve varlıklarından bile haberdar olmadıkları insanları etkileyen şeyler yapabilirler - ve böylelikle ahlaki bir çatışma ya da suçluluk duygusu yaşamaksızın (bir silah fabrikasında ya da çevreyi feci halde kirleten ya da potansiyel olarak alışkanlık yapan zehirli ilaçların üretildiği bir iş yerinde çalışarak, hem de çoğu zaman kıt kanaat geçimini sağlama örneğinde olduğu gibi) iğrenç ve aşağılık şeyleri bile yapabilirler.

en önemlisi, örgüt ahlaki sorumluluk yerine uygun davranışın en üstün kıstası olarak disiplini
koyar ("ben sadece emirleri yerine getirmekteyim", "yalnızca işimi iyi yapmaya çalıştım" ifadeleri en popüler ve tartışma götürmez özürler olacaktır). örgütün üyesi üstlerinin kurallarına ve emirlerine sıkı bir biçimde uyduğu müddetçe, ahlaki kuşkulardan muaf tutulur. farklı koşullarda düşünülemeyecek olan, ahlaki bakımdan kınanması gereken bir eylem birdenbire mümkün ve görece yapması kolay hale gelir. 

örgütsel disiplinin ahlaki sakıncaları susturma ya da askıya alma kudreti, belli bir sayıdaki gönüllüye uydurma bir "bilimsel araştırma"nın deneklerine acı verici elektrik şoku uygulama emrinin verildiği malum stanley milgram deneylerinde tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. 
zalimliklerinin ulvi bilimsel amacına inanmış ve araştırma projesinden sorumlu bilim insanlarının güya üstün yargılarına güvenen çoğu gönüllü, emirleri harfi harfine -kurbanlarının acı çığlıklarına kulaklarını kapatarak- yerine getirmiştir.

deneyin küçük ölçekte ve laboratuvar koşullarında ortaya çıkardığı şey, II. dünya savaşı ve sonrasındaki soykırım pratiğiyle dehşet verici boyutlarda sergilenmiştir. milyonlarca yahudi 'ye yönelik olarak tepedeki birkaç bin nazi lider ve subayları tarafından başlatılıp denetlenen katliam -çoğu büyük bir ihtimalle, cana yakın komşular, sevecen eşler ve şefkatli ana babalar olan- milyonlarca "sıradan insan"ın elbirliğini gerektiren devasa bir bürokratik operasyondan başka bir şey değildi. 

bahsi geçen insanlar kurbanları gaz odalarına taşıyan trenleri sürmüşler, zehirli gaz ya da ceset yakma fırınları üreten fabrikalarda çalışmışlar ve şu ya da bu sayısız başka yollarla topyekun imha görevine katkıda bulunmuşlardır. her kişinin "yapılacak bir işi", çözülecek bir sorunu vardı; iş onların bütün enerjilerini ve fiziksel güçlerini tüketiyor, sorun da bütün düşüncelerini dolduruyordu.

insanlar bunları yapabiliyordu çünkü eylemlerinin nihai sonuçlarının, hiç değilse çok az ayrımındaydılar; bu sonuçları asla görmüyorlardı -tıpkı vietnam köylülerinin tepesine inecek becerikli yıkım araçları tasarlayan eğitimli insanların, kendi buluşlarını iş başında görmedikleri gibi. nihai sonuçlar meşgul oldukları basit görevlerden o kadar uzaktaydı ki, bağlantı gözlerinden kaçabiliyor ya da bilinçdışında tutulabiliyordu. karmaşık bir örgütlenmenin memurları, parçası oldukları ortak etkinliğin nihai sonuçlarının ayrımında olsalar bile, o sonuç genelde onları endişelendirmeyecek kadar uzaktadır.’’


plan demek hedefe doğru atılan rasyonel adımları belirlemek demektir. Bu planın bir parçası olarak sadece görevinizi yapıyor ve üstlerinizden aldığınız emirleri yerine getiriyorsanız ahlaki kaygılarınızı gözardı edebilirsiniz. böylece panik yapmaya gerek kalmaz. 

"planı olan bir adam gibi mi duruyorum? benim ne olduğumu biliyor musun? ben arabaları kovalayan köpek gibiyim. eğer yakalasam bile ne yapacağımı bilemem. anlarsın ya… ben sadece yaparım."

-joker, batman: the dark knight, 2010


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

nihil